“Bitaraf olan bertaraf olur” sözü, geçmişten günümüze farklı bağlamlarda kullanılmış, siyasette keskin ve net bir duruşun gerekliliğini vurgulayan bir ifade olarak çeşitli oluşumlar tarafından kullanılmıştır. İlk olarak İBDA-C adlı radikal dinci örgütün yayın organı Taraf Dergisi’nde bir slogan olarak yer alan bu söz, zamanla siyasi arenada da sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde özellikle Recep Tayyip Erdoğan’ın dış politika anlayışında kendini gösteren bu yaklaşım, tarafsız kalmak yerine net bir yön belirlemeyi öne çıkaran bir stratejiye dayanıyor. Ancak tarih, her zaman tarafsızlığın bertaraf olmak anlamına gelmediğini, aksine bazen en büyük kazanımların tarafsızlık sayesinde elde edildiğini kanıtlıyor.
Türkiye, uzun yıllar boyunca dış politikasında denge politikaları uygulamayı başarmış bir ülke olarak öne çıkıyor. II. Dünya Savaşı’nda Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün sergilediği tutum, Türkiye’yi büyük bir felaketten korumuş ve savaşın yıkıcı etkilerinden uzak tutmuştur. Savaş sonrasında ise, dengeli bir diplomasiyle uluslararası arenada avantajlı bir konuma yerleşmiş, kazanan tarafla ilişkilerini güçlendirmiştir. Soğuk Savaş döneminde de benzer bir yaklaşım sergilenmiş, NATO’ya katılım sağlanırken Sovyetler Birliği ile belirli bir denge korunmuştur. Bu politika, Türkiye’nin yalnızca Batı’ya bağımlı olmadan, iki taraf arasında pragmatik bir denge kurmasını sağlamıştır.
Bugün gelinen noktada, Erdoğan’ın dış politika anlayışı ise tarafsızlıktan çok, belirli bir cephede net bir duruş sergilemek üzerine inşa ediliyor. Suriye’deki iç savaşta Esad karşıtı gruplara verilen destek, Türkiye’yi bölgedeki çatışmaların bir tarafı haline getirirken, aynı zamanda milyonlarca mültecinin Türkiye’ye gelmesine neden olmuştur. Doğu Akdeniz ve Libya politikalarında da benzer bir çizgi izlenmiş, sert çıkışlar ve askeri hamleler, Batı ile diplomatik krizleri beraberinde getirmiştir. İsrail-Filistin meselesinde dile getirilen keskin söylemler, ticari ilişkiler sürse bile diplomatik gerilimlere yol açmıştır. NATO, ABD ve Rusya ile ilişkilerde ise sürekli değişen tutumlar, Türkiye’yi uluslararası arenada belirsiz bir konuma sürüklemektedir.
Tarih bize göstermiştir ki, tarafsızlık çoğu zaman bir zayıflık değil, aksine büyük bir stratejik avantaj olabilir. Ekonomik ilişkilerde geniş bir hareket alanı sunarken, diplomatik alanda güvenilir bir aktör olmayı mümkün kılar. Türkiye gibi jeopolitik olarak kritik bir konumda bulunan bir ülke için denge politikaları, uluslararası alanda daha güçlü bir pozisyon kazanmanın anahtarı olabilir. Ancak son yıllarda izlenen net taraf belirleme politikası, Türkiye’yi yalnızca belirli cephelerde sıkışmış bir aktöre dönüştürme riski taşımaktadır.
“Bitaraf olan bertaraf olur” sözü, güçlü bir siyasi mesaj gibi görünse de, tarihin bize öğrettiği dersler bazen tam tersini gösteriyor. Tarafsız kalmak, uzun vadede bertaraf olmaktan çok daha büyük kazanımlar sağlayabilir. Türkiye’nin geçmişte denge politikaları ile kazandığı avantajlar, bugünün sert taraflaşma anlayışıyla kıyaslandığında daha da belirgin hale geliyor. Diplomaside esneklik, çoğu zaman en büyük gücümüz olacaktır.
https://www.milliyet.com.tr/siyaset/erdogan-bitaraf-olan-bertaraf-olur-1277904